Değerli Basın Mensupları, Basında Ostim davası olarak bilinen ve bugün 14. Duruşması gerçekleşecek davada kritik bir döneme giriyoruz. Ostim ve İvedik Organize Sanayi Bölgesinde yaşanan iki ayrı işletmede 03 Şubat 2011‘de gerçekleşen patlama sonucu 20 çalışanın hayatını kaybettiği iş kazası sonrasında gaz dolumu yapan firmalarda çalışan iki meslektaşımız, kimya mühendisi üyemiz tutuklu yargılanmaktadır. Bir tarafta iş güvenliğinden çok satış pazarlama ile görevlendirilen meslektaşlarımız diğer taraftan hiçbir suçu olmadığı halde hayatını kaybeden işçi kardeşlerimiz. Her iki taraf da mağdur her iki taraf da acılı. Bugün gerçekleşecek davaya TMMOB Kimya Mühendisleri Odası olarak müdahil olmak istedik. Davayı başından beri hukuk büromuz aracılığı ile izlemekteyiz. Davanın seyrini nasıl etkiler bunu bilemiyoruz ama söyleyeceklerimiz teknik personel olan bizler tarafından bu tür kazaların tekrar etmemesi yönünde olacaktır. Eğer herkesin yakından takip ettiği bu tür davalardan ders çıkarabilirsek tıpkı Esenyurt‘ta AVM inşaatında çıkan yangında hayatını kaybedenler gibi, Davutpaşa‘daki atölyelerde patlama sonucunda can verenler gibi, Tuzla tersanelerinde, galvaniz atölyelerinde ölen işçi kardeşlerimiz gibi artık medyada sıradan hale gelen görüntülere daha farklı bakacağız ve olup bitenlere dur diyeceğiz. Değerli basın mensupları, davanın seyrine baktığımızda bilirkişi raporlarıyla birlikte olayın nasıl gerçekleştiği aydınlatılmış, ancak kusurlu belirleme noktasında günah keçisi aranmaktadır. Davalar bu şekilde sonuçlanırsa ülkemizde güvenli çalışma iyice çıkmaza sokulacaktır. İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda önlem alınması, bilinçlendirme, eğitim, iş güvenliği kültürü oluşturma sadece iş yerinde bir uzmanın ya da bir teknik personelin omuzlarına yüklenmemelidir. Bu tür davalar sadece teknik olarak olayın meydana geliş biçimi ve sonrasında kusurluların ortay çıkarılıp yargılanması şeklinde sonuçlanmamalı, aynı zamanda kamuoyunun ilgi gösterdiği bu süreçte olayın tekrar yaşanmaması için Devlet organlarının organizasyon ve denetim süreçlerini tekrar gözden geçirmesine vesile olmalıdır. Bilirkişi raporlarından anlaşılıyor ki sadece gaz dolumu yapan firma değil aynı zamanda tüpleri satın alan kuruluşlarda da iş güvenliği eğitimleri etkin bir şekilde gerçekleştirilmemiştir. Kayıtlarda eğitim verildiği gözleniyor ancak işçiler eğitim almadıklarını sözlü ifadelerinde beyan etmişlerdir. Patlamanın gerçekleştiği iş yerlerinin birinde çalışma ruhsatı olmadığından söz edilmekte denetimin ilçe Belediyesi ve Organize Sanayi Bölgesi arasında kaldığı anlaşılmaktadır. Patlamanın olduğu Özkanlar firmasına en son 21.03.2007 tarihinde Çalışma Bakanlığı tarafından denetim yapıldığı, bulunan eksiklikler için iki ay süre verildiği anlaşılmaktadır ancak tekrar takip denetiminin yapılıp yapılmadığı belli değildir. Bir başka çelişki EPDK üzerinden Lisans işlemlerini gerçekleştiren firmalar nasıl olurda oksijen tüplerine deneme amaçlı olsa bile sıvılaştırılmış doğal gaz doldurabiliyor olmasıdır. Yıpranmış, boyasız, kullanıma uygun olmayan tüpler Türkiye‘nin başkentinde rahatlıkla iş yerlerinde dolaşabiliyor. Hiçbir kurum bunları denetlemiyor. Asıl sorun buradadır bu davadan sonra hala bunları konuşacak ve tartışacaksak yeni günah keçileri aramaya devam edeceğiz. Çözüm için bizim de önerilerimiz bulunmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği önlemleri yeni çıkan yasal düzenleme ile sadece sanayiden sayılan iş yerlerinde değil artık her türlü işletmede alınması gerekecektir. Ancak mekanizma hizmet alımı şeklinde gerçekleşeceğinden iş veren hem parayı veren hem de denetlenen olmak istememektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Büyükşehir Belediyesi ve Organize Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü denetim konusunda İş güvenliği uzmanlarının ve iş yeri hekimlerinin elini güçlendirmelidir. Denetimler sıklaşmalı, yaptırımlar artırılmalıdır. Denetim için kamu kurumu niteliğinde görev yapan meslek örgütleri, Odalar sürece dahil edilmelidir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 31 Temmuz 2012 tarihinde Büyük Endüstriyel Kazaların Kontrolü Hakkında Yönetmelik‘ in yürürlük tarihini iki yıl erteleyerek, olabilecek kazalara, maddi kayıplara ve ölümlere alt yapı hazırlamıştır. Söz konusu yönetmelik tehlikeli maddeler bulunduran kuruluşlarda büyük endüstriyel kazaların önlenmesi ve olası kazaların meydana gelmesi halinde insanlara ve çevreye zararının daha az olmasını sağlamak amacıyla yapılması gereken yaptırım ve sınırlamaları tanımlayan bir yönetmeliktir. Sanayileşme ile birlikte; bu alandaki kontrolsüzlüğün de etkisi ile birlikte ülkemizde son yıllarda meydana gelen patlama, yangın gibi endüstriyel kazalar hatırlandığında söz konusu yönetmeliğin yürürlük tarihini iki yıl ertelemenin kazalara ve ölümlere davetiye anlamına geldiği görülecektir. Ertelemenin hangi gerekçe ile yapıldığı açıklanmamaktadır. İlgililerden kamuoyuna erteleme nedenleri ile birlikte gerekli açıklanmaların yapılmasını talep ediyoruz. İlginçtir aynı yönetmelikte; daha dün Afyon‘daki askeri alanda meydana gelen ve 24 yurttaşımızın hayatını kaybettiği cephanelik patlaması yok sayılarak askeri kuruluş ve tesisler, petrol ve doğalgaz boru hatları ve taşımacılığı, rıhtım, liman ve iskelelerde yapılacak yükleme ve boşaltmalar ve minerallerin kimyasal işletmeciliği istisna sayılarak bu yönetmeliğin dışında bırakılmıştır. ÇŞB‘nı yaptığı bu hatalı uygulamadan derhal vazgeçmeye yönetmeliklerdeki değişiklikleri iptal etmeye ve yönetmelikleri derhal yürürlüğe koymaya davet ediyoruz. Aksi durumda bu iki uygulama yönetmeliğinin ertelenmesi nedeni ile olabilecek kirliliklerin, kazaların, hastalıkların ve ölümlerin müsebbibi olacaktır. Bizler Kimya Mühendisleri Odası olarak davada bu çelişkilerin de ortaya çıkarılmasını, sorumlu belirlenirken söylediklerimizin de dikkate alınması gerektiğini belirtiyor, aksi takdirde daha buna benzer birçok kazanın her an yaşanabileceğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Saygılarımızla, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu |
Tweet
