Ülkemizin fay hatlarının üzerinde yer aldığı ve nüfusun çok büyük bölümünün deprem riski altında yaşadığı gerçeği birçok acı tecrübe ile daha çok kabul görmeye başlamıştır. Yıllarıdır üniversitelerimizin, ilgili sivil toplum kuruluşlarının ve TMMOB`ye bağlı mühendis ve mimar odalarının ikazlarına rağmen planlı kentleşme ve Depreme dayanıklı binaların inşası gerçekleşmemiştir. Bunun sonucu olarak deprem riski altındaki kentlerimizde depreme dayanıksız büyük bir yapı stoku oluşmuştur. Kentsel dönüşüm projeleri ile bunların sağlam yapılara dönüştürülmesine çalışılsa da bunun uzun bir zaman alacağı kesindir. Bu arada bilim insanları özellikle İstanbul için beklenen depremin yaklaştığını açıklayarak toplumu ve yetkilileri uyarmaktadırlar. Akıl ve bilimin kullanılması ve sorumlu davranılması halinde depremlerin zararlarını önceden alınacak tedbirlerle en aza indirmek mümkündür. Öncelikle yapılması gereken de budur. Doğal olan afetlerin hiç de doğal olmayan yönetim zafiyeti felaketlerine dönüşmesi ancak bu sayede önlenebilir. Su Politikaları Derneği; ülkemizde deprem, sel, çığ gibi doğal afetlerin felakete dönüşmesini engellemek için planlamadan uygulamaya kadar bilimsel politikaların uygulanmasının öncelikli olduğunu her fırsatta belirtmektedir. Bu kapsamda yürütülmekte olan çalışmaların eksiklerine rağmen asıl yapılması gereken çalışmalar olduğu inancıyla doğal afetler veya depremler sonrasına da hazırlıklı olmak ve ikinci bir felaketin yaşanmasını engellemek için çalışmalar yapılması gerektiğine inanmaktadır. Bu çerçevede beklenen İstanbul depremi sonrasında" Acil Su Temini ve Sanitasyon İhtiyacının İncelemesi" konusunda bir çalışma yapılarak bilim çevrelerine ve ilgililere sunulmuştur. Rapor için Tıklayınız |