Bilindiği üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan, 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik" (GDO yönetmeliği), 20.11.2009 tarih ve 27412 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan GDO yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair yönetmelik ile birlikte bazı değişikliklere uğramıştır. Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi Biyomühendislik Çalışma Grubu (BÇG), değişiklik yapılan maddeler de dahil olmak üzere GDO yönetmeliğini tekrar değerlendirmiştir. Konuyla ilgili Biyomühendislik Çalışma Grubu`nun görüşleri kamuoyunun bilgi ve dikkatine sunulmuştur: 1. Biyolojik süreçleri tümüyle kapsayan, toplumun ve ülkemizin çıkarları doğrultusunda, biyoteknolojinin doğru ve etik kullanımını amaçlayan ve düzenleyen bir Ulusal Biyogüvenlik Kanunu çıkarılmadan, sadece bir yönetmelikle, Genetik yapısı Değiştirilmiş Organizmalı (GDO) gıda ve yem maddelerinin ithalatına izin verilmesi yetersizdir ve doğru değildir: a) GDO yönetmeliğinin dayanağı olarak bahsedilen kanunlar , amaçları ve hükümleri göz önüne alındığında, GDO açısından yetersizdir. Örnek olarak, Tarım Kanununda biyolojik çeşitlilik, genetik kaynakların korunması ve biyogüvenliğin sağlanmasına ilişkin sadece bir madde (Madde 10) bulunmaktadır. Aynı durum, Gıda Kanununda bir maddenin bir bendi olarak yer almaktadır. Yem Kanununda ise durum daha ciddi olup, muhtemelen Kanun tarihinin eski olmasından da kaynaklı bir şekilde, GDO konusunda hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Biyogüvenlik konusu, birkaç kanundaki birkaç madde ile geçiştirilebilecek bir konu değildir. Temel amacı biyogüvenlik olan bir kanuna mutlaka ihtiyaç vardır. b) GDO ve GDO‘lu gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme hakkı Komitelere bırakılmıştır (Madde 6.1). Komitelerin oluşturulmasına kaynak olacak uzmanlar listesinde hangi meslek gruplarından kişilerin yer alabileceği belirsizdir. Bu konu netleştirilmeli; biyolojik süreçler, biyokimya, hücre biyolojisi, moleküler biyoloji ve genetik mühendisliği konularında eğitim almış olan Biyomühendisler, mutlaka, belirlenecek meslek gruplarından biri olmalıdır. c) GDO yönetmeliğinde, her bir başvuru için ayrı bir komite oluşturulması (Madde 7.1) ve bu komitelerin, 90 gün içinde, GDO ile ilgili bilimsel ve teknik verileri araştırması, yorumlaması ve görüş oluşturması istenmektedir (Madde 7.4). Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından 81 İl Valiliğine gönderilen 13.11.2009 tarih ve 038872 sayılı yazıda (EK-A), GDO‘lu ürünlerin analizlerinin yapılabileceği laboratuvar sayısının üç olduğu belirtilmektedir (Ankara, Adana ve Bursa). Bununla birlikte, bu yazı ile 30.10.2009 tarih ve 037344 sayılı yazının (EK-B) yürürlükten kaldırıldığı ve analiz yapılması gereken GDO‘lu ürün listesindeki ürün sayısının 27‘den 9‘a düşürüldüğü de görülmektedir. Laboratuvar alt yapısının ne denli yetersiz olduğu analiz yapılacak ürün sayısının iki hafta içinde üçte bir oranına düşürülmesinden de anlaşılmaktadır. Buna rağmen, GDO‘lu ürün listesindeki 9 kalem ürün ve tonajları göz önüne alındığında, analiz laboratuvarlarının talebi karşılamaktan uzak olduğu ve GDO‘lu ürünlerin gümrüklerde uzun süreler bekleyeceği tahmin edilmektedir. Bir an önce, analiz laboratuvarlarının sayısının arttırılması gerekmektedir. d) GDO yönetmeliğinde, gıda ve yem amaçlı GDO`ya izin verilmesi süreci aynıdır. Halbuki, direkt insan gıdası olarak kullanılacak GDO`nun daha sıkı, detaylı ve nispeten uzun bir süreçten geçtikten sonra onaylanması ve izin verilmesi gerekirken, yem amaçlı olarak kullanılacak GDO ile aynı sürece dahil edilmektedir. Bu durum, halk sağlığını ciddi yönden tehdit etmektedir. Mutlaka gıda ve yem amaçlı GDO`nun izin süreci ayrı ayrı tanımlanmalıdır. e) GDO yönetmeliği Madde 9.1 (l) bendine göre, GDO‘lu ürünlerin Komiteler tarafından değerlendirilmesine ilişkin başvuruda gereken bilgi ve belgeler listesinde, Türkiye flora ve faunası için potansiyel bir tehlike oluşturmasını engellemek üzere GDO‘nun Türkiye‘de yakın akraba ve yabani olan türlere ait olmadığını gösterir bilgi ve belgeler istenmektedir. Böyle bir belgeyi kim, nasıl ve neyi referans göstererek verecektir? Bu konu net değildir ve tartışmaya açıktır. f) 26 Ekim‘de yayımlanan GDO yönetmeliğine göre, yönetmelik hükümlerine aykırı şekilde GDO‘lu ürünlerin ülkemizden transit geçişleri yasaklanmıştı. Ancak, 20 Kasım‘da yayımlanan değişiklik yönetmeliğinde bu yasak kaldırılmış, transit geçişlere ilişkin usul ve esasların ileriki bir tarihte Bakanlık tarafından belirleneceği ifadesi getirilmiştir. GDO‘lu ürünlerin transit geçişleri ile ilgili ayrıca bir düzenlemeye gidilmesi, GDO‘lu ürünlerin denetlenmesinde zayıf bir nokta oluşturacaktır. g) Değişiklik yönetmeliğine göre, gıda ve yemin, GDO‘lu kabul edilebilmesi için gereken binde 9‘luk alt limit kaldırılmıştır. Bu durum, orana bakılmaksızın, GDO‘lu bileşen içeren gıda ve yem maddesinin GDO‘lu kabul edileceği şeklinde algılanmaktadır. Bununla birlikte, değişiklik yönetmeliğine göre, izin verilmeyen GDO içeren gıda ve yem maddelerinin yasaklanmasına ilişkin getirilen binde 5‘lik alt limit de kaldırılmıştır. Ayrıca, GDO‘suz olan ürünlere "GDO‘suzdur" etiketinin basılmasına izin vermeyen hüküm de yönetmelikten kaldırılmıştır. Bu değişiklikler, halk sağlığı açısından olumlu kabul edilebilecek değişikliklerdir. h) Değişiklik yönetmeliği ile birlikte, yönetmeliğe geçici bir madde eklenmiş ve yönetmeliğin uygulanabilirliği için zaman kazanılmıştır. Eklenen geçici maddeye göre, 26.10.2009 tarihinden önce kontrol belgesi alınmış ürünlerin ihtalatında, bu ürünlerin Avrupa Birliğinin kabul ettiği kriterlere uygun olması koşulu ile Madde 6 (İzin Koşulları), Madde 9 (Başvuru) ve Madde 11 (İthalat) hükümlerinin uygulanması 01.03.2010 tarihine kadar ertelenmiştir. Bu durum, yönetmeliğin resmen yürürlükte olmasına rağmen, fiilen dört aylık bir gecikme ile yürürlüğe gireceğini göstermektedir. Bu dört aylık süre içinde, GDO‘lu ürünler, daha önceden olduğu gibi, hiçbir denetime tabi tutulmadan ülkemize girmeye devam edecektir. "Analiz laboratuvarlarının yoğun iş yükü karşısında yetersiz kalması, GDO‘lu ürünlerin gümrüklerde beklemeye başlaması ve bu durumdan firmaların büyük ölçüde rahatsız olması nedeniyle, yönetmeliğe böyle bir geçici madde eklenmesine gerek duyulmuştur" demek ne derece yanlıştır, bunu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. 2. GDO yönetmeliği ile, GDO ve GDO‘lu gıda ve yem maddelerinin ithalatı yasal zemine oturtularak teşvik edilmektedir. Bu durum, GDO ve GDO teknolojisi konusunda, ülkemizi dışa bağımlı hale getirecektir. Halbuki, biyoteknoloji konusunda ülkemizin beyin gücü her geçen gün artmaktadır. Bu konuda eğitim veren lisans, yüksek lisans ve doktora programlarının sayısı ve kontenjanları göz ardı edilemeyecek boyutlara ulaşmıştır. Üniversitelerimizin Biyomühendislik, Biyokimya, Biyoloji, Moleküler Biyoloji ve Genetik, Biyomedikal Mühendisliği, Tarımsal Biyoteknoloji ve Biyosistem Mühendisliği gibi biyolojik süreçler konusunda eğitim veren bölümlerinden her yıl yüzlerce kişi mezun olup iş aramaktadır. Bu nedenle, bu konudaki yasal düzenlemelerin, ülkemize ait biyoteknolojinin gelişmesi amacına hizmet etmesi gerekmektedir. Böylece, biyoteknoloji konusunda dışa bağımlılık tehlikesi ortadan kalkacak, Ulusal Biyogüvenliğimiz azami ölçüde sağlanacak, halkımızın sağlığı ve ülkemizin çıkarları en üst düzeyde korunacaktır. 3. GDO‘nun ne demek olduğu, genetik değişikliğin nasıl yapıldığı ve ne çeşit tekniklerinin olduğu, olası zararlarının ne olabileceği, faydalarının ne olduğu konusunda Odamızda bir bilgilendirme toplantısı yapılmalı ve konu daha geniş çaplı tartışılmalıdır. Bilgilendirme toplantısı konusunda Biyomühendisler olarak her türlü katkıyı koymaya hazırız. Sonuç olarak, yapılan yönetmelik değişikliğiyle birlikte tekrar değerlendirdiğimiz GDO yönetmeliğinin, yukarıda vurguladığımız nedenlerden dolayı yetersizliği devam etmektedir. Gıda ve yem maddelerini düzenleyerek halk sağlığına doğrudan etki eden bir yönetmeliğin, bu haliyle yürürlükte kalması doğru değildir. Bu nedenle, GDO yönetmeliği geri çekilmeli; amaç, kapsam ve içerik bakımından çağımızın ihtiyaçlarına uygun, geleceğin biyoteknolojik gelişmelerini öngören ve düzenleyen bir Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı ivedilikle ülkemizin gündemine alınmalı, ardından, uygulama yönetmelikleri tekrar gözden geçirilip yürürlüğe konmalıdır. Yasal düzenlemelerin oluşturulacağı bu süreçte ise her türlü GDO`lu maddenin ithalatı yasaklanmalıdır. |