Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 1979 yılında almış olduğu bir kararla, 16 Ekimi Dünya Gıda Günü olarak ilan etmiştir, sonraki yıllarda değişik temalarla kutlanmaya devam edilmiştir. Yapılan etkinliklerde, açlığın önüne geçilmesi, yeterli ve güvenilir gıdaya erişimin herkes için sağlanması konularına dikkat çekilmesi amaçlanmaktadır. FAO, bu yıl Dünya Gıda Günü temasını "İklim değişiyor. O halde gıda ve tarım da değişmeli" olarak belirlemiştir. Bu tema çerçevesinde düzenlenecek olan etkinlikler ile iklim değişikliğinin tarımsal üretime etkisi ile yaşanan ve önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacağı öngörülen gıda yetersizliğine dikkat çekilmesi amaçlanmaktadır. Bizler, her yıl bu tarihte, açlığı, açlıkla mücadeleyi, yetersiz beslenmeyi, kaynakların adaletsiz paylaşımını ve muhtemel çözüm yollarını gündeme taşıyoruz. Biliyoruz ki; dünyanın geri bırakılmış coğrafyalarında açlık kronikleşmiş bir sorunsa; açlıktan insanlar ölmeye devam ediyorsa; bu, yeryüzünün ve bütün insanlığın en önemli sorunudur. Bugün dünyamız 7,5 milyar insana ev sahipliği yapıyor. Orman tahribatı küresel sera gazı emisyonlarının %10-11‘ine sebep oluyor, tarım arazilerinin %33`ü orta ve üst düzeyde toprak bozulumuna uğramış durumda, hava olaylarının neden olduğu kuraklık dünyayı olumsuz etkiliyor, yağışların azalması ve su kaynaklarının yanlış yönetimi nedeniyle temiz su sıkıntısı baş gösteriyor. Sonuç olarak sağlık sorunları ve göç giderek artıyor. İklim değişikliği ve küresel krizlerin önümüzdeki dönemde kırsal kesimi daha da yoksullaştırmasından kaygı duyuyoruz. Sürekli vurguladığımız gibi, gıda insan hayatı için vazgeçilmez bir ihtiyaç, gıdaya ulaşım ise bir insanlık hakkıdır. Yaşadığımız çağda küresel bir silaha dönüşen su, gıda ve enerji bizim gibi ülkeler üzerinde en önemli hegemonya aracı haline gelmiştir. Hızlı büyüyen ekonomilerde talep tırmandığı, dünyada nüfus arttığı, tarım alanları üzerinde baskı sürdüğü, iklim değişikliği etkileri devam ettiği ve tabii en önemlisi, bu siyasi ve ekonomik yaklaşım böyle gittiği sürece, dünya gıda fiyatları da artmaya devam edecektir. İklim değişikliği ve kuraklık sonucunda kırsal kesimde yaşayan ve tarımla uğraşan insanlar; yoksulluk ve açlık riski altında olmakla beraber kaynaklara da sınırlı bir erişim içerisindedirler. Sonuç olarak kırsalda yaşayan insanların şehirlere hızlı ve kontrolsüz göçü, çarpık kentleşme, kent kültüründe bozulmalara ve yoksullaşma artışına neden olmaktadır. Ülkemizde üretimdeki artış hızı, nüfus artış hızının altında kalmıştır. Ülkemizdeki hayvan varlığının azaldığını dolayısıyla et üretiminin düştüğünü de göz önüne alırsak, açlık ve ithalata bağımlılığı bizim ülkemizin de en büyük sorunları arasında sayabiliriz. Tarım ve hayvancılık toplumun gıda güvencesidir. Geleceğimiz üzerinde söz sahibi olmak için kendi kendimizi yönetebilme yeterliliğimiz olmalıdır. Tüketicinin gıdaya erişimi giderek zorlaşırken, sektördeki özelleştirme girişimleri, taşeronlaşma, gıda güvenilirliğini tehdit eden uygulamalar ve ilgili meslek örgütleri, kurum ve kuruluşların görüşü alınmadan yapılan hukuki düzenlemeler, yaşanan sıkıntıları daha da artırmaktadır. Aslında, dünyada yaşanan açlık ve yetersiz beslenmenin nedeni üretim yetersizliği değil, üretim ve tüketimin adaletli bir şekilde sağlanamamasıdır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde de belirtildiği gibi, insanların temel gereksinimi olan gıdanın eşit ve adil dağıtılmadığı bir dünya güvenli değildir. Bizler, gıda egemenliğinin; ülkelerin tarım, hayvancılık, depolama gibi gıda kaynaklarını belirleme ve yönetme hakkı olduğuna inanarak, kalıcı çözümün yardımlarla ya da hibelerle sağlanamayacağını, kırsal kesimde teşvik ve sosyal korumaya yönelik politikaların en üst seviyelere çıkarılması gerektiğini, tarım politikalarının temel hedefinin; ülke nüfusunu nitelik ve nicelik olarak besleyecek bir tarımsal üretim düzeyinin sağlanması gerektiğini, doğru ve yeterli beslenmede gıda çeşitliliğinin önemli olduğunu ve bunu ancak yerli tarım, yerli üretimle sağlayabileceğimizi, halkımızın herkes gibi sağlıklı, kültürel açıdan uygun ve sürdürülebilir gıdaya ulaşma hakkı olduğunu savunuyoruz. Bizler TMMOB`ne bağlı Gıda Mühendisleri, Kimya Mühendisleri ve Ziraat Mühendisleri Odaları olarak, gıdanın ve dünyanın doğal kaynaklarının hegemonya aracı olarak kullanıldığı bir yaşamın sürdürülebilir olmadığını söylüyoruz. Akın ÖZDEMİR`in "Türkiye; insanı aç, hayvanı aç, toprağı aç olan bir ülke olmaktan kurtarılmalıdır" sözü amacımızı net bir şekilde özetlemektedir. Açlığın ve yetersiz beslenmenin gündemde olmadığı, güvenli gıdalar tüketebildiğimiz bir dünya ve Türkiye için; başta politika oluşturucular ve yöneticiler olmak üzere, hep birlikte çaba sarf etmek bir görev olarak görülmelidir. Yusuf SONGÜL Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı | Dr. Ali UĞURLU Kimya Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı | Özden GÜNGÖR Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı |
|