Dünya Çernobil Felaketi ile nükleer santralların ne kadar tehlikeli olduğunu görmüş, 11 Mart 2011 tarihinde Fukuşima`da yaşanan facia da bu tehlikenin boyutlarını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Çernobil`de 31 yıl önce meydana gelen arıza sonrası yaşanan can kayıpları ve çevre felaketinin tam bir envanteri halen çıkartılamamıştır. Dünya nükleer santral yapımcıları tarafından gerçeklerin açıklanmaması için her türlü gayret gösterilmiş, Çernobil yasak bölge ilan edilmiştir. Bugün 260 bin m2 arazi yüksek radyasyonla kaplı olduğu için hala insan girişine kapalıdır. Ukrayna`daki bu santralın radyasyon yayması ve yeni ölümlere neden olmasını engellemek için tüm Avrupa Birliği ülkelerinin katkısı ile üzerine bir çelik kafes örülmeye çalışılmaktadır. Çernobil Felaketi nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü`ne göre 2005 yılına kadar 4 bin kişi, Greenpeace`e göre ise 200 bin kişi hayatını kaybetmiştir. 350 bin kişilik bir şehir nüfusu yerinden yurdundan edilerek başka yerlerde yeni hayatlar kurmak zorunda kalmıştır. Kazadan ülkemiz dahil geniş bir bölgede milyonlarca insan etkilenmiş, çevre koşulları yaşama elverişsiz hale gelmiş, çocuk yaşlardan itibaren yaygın kanserler ortaya çıkmıştır. Tüm bu bedeller elektrik üretiminin nükleer enerjiden elde edilmesi kararları neticesinde ödenmiştir. Aynı şekilde Japonya`da Fukuşima Nükleer Santralı faciasında da daha büyük bir alan yaşama kapatılmış ve aradan 6 yıl geçmesine rağmen bırakın radyasyon yayılmasının önlenmeye çalışılmasını daha hasar tespiti bile yapılamamıştır. Çernobil ve Fukuşima facialarının ardından batı ülkeleri mevcut santrallarını kapatma ve yeni nükleer santral yapmama kararı almaya başlamışlardır. Bugün hala nükleer santralların ortaya çıkardığı ve binlerce yıl kalıcı olan radyoaktif atıklara karşı etkili bir teknolojik önlem bulunamamıştır. Gelişmiş ülkelerin büyük bir çoğunluğu artık yenilenebilir enerji kaynakları kısıtlı bile olsa elektrik ihtiyaçlarını bu kaynaklardan sağlamak için çalışmalar yapmakta ve bu konuda çok başarılı olmaktadırlar. Günümüzde yapılmakta olan nükleer santralların hemen hemen tamamı gelişmekte olan ülkelerdedir. Güvenlik maliyetleri nükleer enerjiyi giderek daha pahalı hale getirmektedir.1970`li yıllarda birim KW yatırım maliyeti 1000 dolardan az olan nükleer santralların bugünkü birim KW maliyeti 6000-8000 dolar arasında değişmektedir. Sonuç olarak nükleer santrallar dünyada birim maliyeti en yüksek elektrik üretim tesisleridir. Bu nedenle bütçeleri kısıtlı olan gelişmekte olan ülkeler yüksek sermayeli şirketlere alım garantisi vererek bu santralları yap işlet yoluyla yaptırmakta, bu durum da elektrik fiyatlarının yükselmesine neden olmaktadır. Yani gelişmekte olan ülkeler, hem elektrik ihtiyaçlarını yüksek fiyattan karşılama hem de kaza tehlikesini göze alarak nükleer santral yaptırmaktadırlar. Türkiye de bu ülkelerden biridir. Akkuyu ve Sinop nükleer santralları için verilen alım garantileri, ucuz enerji iddiasını bizzat yalanlamaktadır. Bugün elektrik üreticilerinin ortalama elektrik satış fiyatı 4-5 sent civarında iken Akkuyu Santralı için 12.35 sent, Sinop Santralı için 10.83 sent (yakıt hariç fiyat) alım garantisi ile yapım anlaşmaları imzalanmıştır. Kamuoyu yoklamalarına göre Türkiye`de yaşayanların büyük bir çoğunluğu nükleer santral yapılmasına karşı çıkarken ve ciddi kaza riski ortada iken hükümet nükleer santral yapılmasında ısrar etmektedir. Nükleer santrallarda büyük kaza oranı yüzde 1`e yakındır. Ülkemizin nükleer santrallardan üretilecek elektriğe ihtiyacı olmadığını, kamu kurumlarının talep tahminleri ve arza yönelik atılan adımlar açıkça göstermektedir. Elektrik talebini fazlası ile karşılayabilecek kurulu güç olmasına karşın, üstelik bugünkünden üç kat daha pahalı elektrik üretimi için nükleer santral yapılmasının nedenini anlamak mümkün değildir. Hukuksuzluklarla, yerel halka verilen yanıltıcı vaatlerle ve medya koşullandırmaları ile yürütülen süreç, aynı zamanda kullanılan teknolojide nükleer silah yapımına geçiş olanakları konusunda kuşkular barındırmaktadır. Çernobil felaketinin 31 yılında yetkililere sorumluluklarını bir kez daha hatırlatarak, yaşam ve çevre felaketi yaratacak, pahalı elektrik üretecek, Türkiye`yi daha da dışa bağımlı hale getirecek nükleer santral yapımından vazgeçmeye davet ediyoruz. NÜKLEER KARŞITI PLATFORM YÜRÜTME KURULU 26 Nisan 2017 |