8-9 Ocak 2009 tarihleri arasında Ankara Şubemiz tarafından düzenlenen Tehlikeli Kimyasallarin Yönetimi Sempozyum ve Sergisi, Şube Başkanımız Müjdat AYDIN‘ın yaptığı ilk konuşmanın ardından Petrol-İş Sendikası Ankara Şube Başkanı Sayın Mustafa ÖZGEN‘in, Odamız Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mehmet BESLEME‘nin, TMMOB Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Alaeddin ARAS‘ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İSGÜM Müdürü Sayın Coşkun Demirci‘nin, Çevre ve Orman Bakanlığı Kimyasallar Daire Başkanı Abdurrahman ULUIRMAK‘ın, Sanayi Bakanlığı Sanayi Genel Müdürü Sayın Mesut GÜLCÜLER‘in açılış konuşmaları ile başlamıştır. Sempozyumda, "Ulusal ve Uluslararası Mevzuat ve Standardlar", "Ulusal ve Uluslararası Mevzuat ve Standardlar, MSDS, İşaretleme ve Etiketleme Uygulamadaki Yeri Önemi", "Yangın ve Patlama, Statik elektrik, ATEX ve Kişisel Koruyucu Donanımlar, Proses Güvenliği ve Algılama Donanımları", "Tehlikeler ve Riskleri (Üretim, Kullanma, Depolama, Taşıma)", "Tehlikeler ve Riskleri (Atıklar, Toksikoloji)", "Tehlikeler ve Riskleri (Risk Değerlendirmesi, Meslek Hastalıkları), Kazalara Müdahale ilkeleri Acil Durum Planı" başlıklı oturumlar gerçekleştirilmiş olup, "Ülkemizde Tehlikeli Kimyasalların Yönetimi ile İlgili Sorunlar ve Çözümleri" konulu panel ile tamamlanmıştır. Oda başkanımız Mehmet BESLEME‘nin sempozyum açılış konuşmasına, haberin devam kısmında ulaşabilirsiniz.
Değerli katılımcılar; Tehlikeli Kimyasalların Yönetimi Sempozyumu ve Sergisine hoş geldiniz der, hepinizi Kimya Mühendisleri Odası adına saygı ve sevgiyle selamlarım. Değerli arkadaşlar; biliyorsunuz ki kimyasallar, doğrudan kimya mühendislerinin ve kimyagerlerin üretim alanına girmektedir. Aslında biz, genel anlamıyla Organik veya inorganik maddeleri ya doğrudan sanayinin bir parçası yaparız ya da bunlarda fiziksel ya da kimyasal değişimlere ya da karışımlara uğratırız, birçok sanayinin alt ürünü, yan ürünü, yardımcı ürünü, ara ürünü olarak kullanabiliriz ya da bu kimyasalların çoğunu doğrudan solvent, çözücü ya da benzeri şekillerde kulanırız. Kimya mühendisliği mesleği ve kimya sanayi, o sanayi devriminin ilk gününden bugüne kadar da olabildiğince değişiklikler gösterebiliyor. Aslında gelişmiş ülkelerde gelişmişlik kriterlerine baktığımızda, ülkelerin kimyasal madde tüketimi ya da kişi başına kullanılan kimyasal madde miktarı bir kriter oluşturmaktadır. Ülkemizi bununla kıyaslamaya kalktığımızda, gelişmiş ülkelere oranla kimyasal tüketimi Türkiye`de ne yazık ki diğerlerinin % 25`ini henüz geçmemiştir. Bu bir anlamıyla Türkiye‘nin daha henüz kimyasallar konusunda yeterli bir tüketim bilincine sahip olmadığını göstermektedir. Buraya kadar iyidir ancak, son geldiğimiz dilimde, özellikle son yıllarda şunu çok rahat görebiliyoruz: Bugün dünyada 100.000 taneye yakın kimyasaldan söz ediliyor ve bunların birçoğu ne yazık ki patenti alınmış ticari kimyasallar. 100.000 tane kimyasal maddenin içerisinde şimdiye kadar bilim adamlarının belirlediği 7 bin tanesine yakını ise kesinlikle kanserojen, mutajen ya da benzeri riskler taşıyan tehlikeli kimyasallar sınıfına girmektedir. Bunu da paylaşmak istiyorum. Türkiye, petrol, kauçuk ve lastik sanayisi hariç, genel kimyasal ithalatında çok enteresan bir şekilde ne yazık ki halen ülkemizde kralın çıplaklığını yaşamaya devam ediyor. Şöyle ki: Kimyasalların dış alımında Türkiye‘nin bugünkü değeri 13,5 milyar dolara yakındır. Ama, buna karşılık ithalatın kendisi 3,5 milyar doları henüz geçmemiştir. Yani, kısaca belki şunu söylemek mümkün: İthalatımızın ihracatı karşılama oranı ne yazık ki yine % 25`ler düzeyindedir. Kral maalesef ki burada da çıplaktır. Kimyasalları aklamaya gerek yok. Evet, kimyasallar her koşulda, hayatın her alanına girmiş, bu anlamıyla da insanların veya insanlığımızın refahı yolunda da önemli katkılar sağlamış maddeler. Ancak, hiç de böyle değil. Eğer doğru denetim altına, doğru gözetim altına alınmazsa, özellikle dünyanın ekolojik sistemini bozucu özellikleri de mevcuttur. Bu, şu anlama geliyor: Bütün dünyaya baktığımızda, özellikle son 30-35 yıl içerisinde kimyasal üretimi ve kullanımı noktasında dünyada büyük bir aşama var. Örneğin 30-35 yıl önce bütün dünyada 1 milyon ton kimyasal maddenin kullanımı söz konusuyken, bugün günümüzde yaklaşık 4 milyon tona yakın kimyasal madde kullanılıyor. Kimyasalların ya da maddelerin değiştirilmesi, üretilmesi, sentetik yolla yeniden kazanılması, bir taraftan bizim işimize yararken, diğer taraftan, atıklarının ya da doğru kullanılmamasının sonucunda olabildiğince zararlı konumlara düşüyor. Birçok alanda söylemeye devam ediyoruz, "Kimyasal üretiminde zayıfız", ama kimyasalların çevreye verdiği ya da Türkiye‘nin çevre ortamına verdiği zararlara baktığımızda da, durum iç açıcı değildir. Ülke, bugün suyu kirli, çevresi kirli, gıdası kirli, havası kirli bir konuma geldi, üzerinde özellikle durmamız gerekiyor. Ülkenin kimyası bozulmuş durumda, bu da kimyacılara ihtiyaç olduğunu gösteriyor! Tehlikeli kimyasalların tanımlanmasından üretilmesine, etiketlenmesinden ambalajlanmasına kadar, hatta bunun sunumuna, taşınmasına kadar önemli bir sürü süreç karşımızda duruyor. Bunların tamamının doğru bir süreç, doğru bir yönetim içerisinde ele alınması da ne yazık ki kaçınılmazdır. Ülkemiz ve Dünya bu konuda aslında birtakım çalışmalar yapıyor. Mevzuatlar ve düzenlemeler konusunda da aslında hiç de o kadar kötü değiliz. Bizleri sevindiren ve geliştirici birçok yeni düzenlemeler, standartlar ve mevzuatlar var. Ancak, ne yazık ki ülke, mevzuat ve standart çöplüğüne dönmüş ya da dokümantasyon kargaşasına sürüklenmiş, uygulamalarda da hayat hiç de böyle değil. Bir yerde bir eksiklik var, bunu da paylaşmak gerekiyor. Eğer çıkardığınız mevzuatlar ya da yasal düzenlemeler, hayatınıza, halkınıza veya insanınıza ya da doğrudan çevrenize yönelik doğru kontrol altında, doğru denetim altında değilse ve bununla ilgili doğru teknik personeli istihdam edemiyorsanız, ne yazık ki sadece o, kâğıt üzerinde kalır. Tehlikeli kimyasallar, yönetimlerinin her aşamasında kimyager ve kimya mühendisinin işidir. Bunun böyle bilinmesi gerekiyor. Ama, özellikle tehlikeli kimyasallardan insan, çevre veya hayvan sağlığına zarar verecek böylesi önemli mevzuatın ülkemizde gelecek dönemlerde de doğru denetim altında ya da kontrol altında tutulmayacağı düşüncesindeyim. Sürekli Avrupa Birliğinden kendine özgün koşullarımızdan gelen mevzuat çevirileri, standart çevirileri mevcuttur. Kamunun kendisi, buradan tamamen çekilmek noktasında da büyük bir yanlışa düşüyor. 2009 yılında Türkiye‘nin tamamının 1740 tane teknik personel ihtiyacı var, kamu ilan ettiği için söylüyorum. Bunların içerisinde kimyagerler, teknisyenler, teknikerler, mühendisler, şehir plancıları, mimarlar var ve kendi mesleğimden yola çıkarak söylediğimde ise, kimya mühendisi ihtiyacı sayısı 55. Bu bize şu riski düşündürür: Kamu, denetimden de elin çekecektir! Eğer 55 tane kimya mühendisi alabiliyorsanız ya da bunu talep ediyorsanız, ülkenin kimyasının geleceğinde ya da kimyasallar konusunda bozukluğu devam edecektir diye düşünüyorum. Meslek ya da meslek uygulamalarımızla ilgili çok şeyler söylenmektedir. Ben o şovenizme girmeden, zaten kimyacıların birleştirici olduğunu belirtmeyi yeterli buluyorum. Avrupa Birliğinin yeni kimyasallar politikası ya da yeni kimyasallar direktifi var. Yani kısa adıyla REACH dedikleri, kimyasalların tanımlanması, kısıtlanması, düzenlenmesi, ruhsat ya da izne bağlanmasıyla ilgili bir standart. Bilimin gereklilikleri noktasında ülkemiz de zaten bu standardın bir parçası, daha doğrusu tüzüğün bir parçası olmuş bulunmaktadır ve bu anlamıyla da uygulamalarda taahhütte bulunulmuştur. Hepiniz biliyorsunuzdur, 1 Aralık 2008, son ön kayıt süreci için önemli bir tarihti. Halen burada da REACH konusunda bu çalışmayı yapacak meslektaşın ve mesleğin adı net değil. Eğer bir yerden bir şeyi çevirebiliyorsak, o zaman onun mesleki yeterliliklerini de çevirebilmek gerekiyor. Nezdinizde, bütün arkadaşlarımın önünde şunu söylemek istiyorum: Kimya Mühendisleri Odası, REACH konusunda da, özellikle ithalatta kimya sanayiinin önünü açmak noktasında da kendi içerisinde çalışmalara devam etmektedir. Hepinizin huzurunda bunun bir neferi olan bir meslektaşım var, ona da teşekkür etmek istiyorum. 7 bölgeyi dolaşmış, bu anlamıyla Türkiye‘nin en deneyimlilerinden ve izleyicilerinden bir tanesi, Odamızın REACH Komisyonu Başkanı Mustafa Cüneyt Gezen`e de nezdinizde teşekkür ediyorum. Tüzüğün 8. maddesi tarif edebiliyor, ama tarifi anlamak için biraz teknik olmak gerekiyor herhalde, sıkıntı biraz oradan geliyor diye söylemiş olayım ben de. Biz de kimya mühendislerinin temsilcisiyiz. Bir akıl tutulması yaşanıyor ülkede sevgili arkadaşlar. An geçmiyor ki yollarımızda, havayolu, denizyolu, karayolunda bir tanker patlaması olmasın. Üretim tesislerinde, işyerlerinde gün geçmesin ki iş kazası ya da uzun erimli meslek hastalıkları ortaya çıkmasın. An geliyor ki, evlerde kullandığımız her kimyasaldan karşımıza birtakım olumsuz sonuçlar çıkmasın. Politika yapmak istemiyorum, ama özellikle şunu söylemem gerekiyor: Son doğalgaz faciaları, herhalde bunun ayrı bir somut örneği olacak. Mevzuat mı var; var. Standartlar mı var; var sözüm ona, ama bu anlamıyla ne yazık ki hiçbir çalışma teknik elemanlar tarafından, mühendisler tarafından yapılmıyor. Bu anlamda kralın çıplaklığı devam ediyor. Tehlikeli Kimyasalların Yönetimi Sempozyumunda teknik adamlar biraradayız. Gelin, şöyle bir deklarasyon yayınlayalım yarın: Kimya mühendisleri, bu sempozyum sonucunda polis olmak istiyorlar, bizi polis yapın, asker yapın bizi ya da camide imam olmak istiyoruz desek, ne derler bize? Gülerler, değil mi? Bunun bir başka karşılığı var, esas kötü tarafı sevgili arkadaşlar; teknik işlerin başındaki işler de bunlar olabiliyor. Örneğin iyi niyetinden kesinlikle hiç şüphe duymadığım, insan olarak herhangi bir şekilde kapris beslemediğim birçok meslek adamı ya da yöneticilerimiz var, ama ne yazık ki doğalgazda da böyle şeyler başımıza geliyor. Bir karbonmonoksit meselesi, 7 tane çınar gibi gencimizi götürüyor. Sanırım bu bir şeyi anlatıyor. Bunu da söylemem gerekiyor. Görünen şu ki, süreçleri tanımlayabilirsiniz, kompleks düşünebilirsiniz, aradaki entegrasyonu doğru sağlayabilirsiniz, ama işin ehline ya da o sürecin sorumlusuna doğru tanım vermediğiniz sürece, ne yazık ki hiçbir şekilde siz somutlayamazsınız hayatı ya da söylediğiniz düzenlemeler yaşama geçmez, bunları paylaşmak istedim. İçimden geldi, aslında şimdi şunu söylemem gerekiyor: "Stronsiyum 90 yağıyor Ete, süte, ota Umudunu çaldığımız büyük hasrete Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı Ya da dünyamıza yağacak ölüm" Tam anlamıyla bence kimya mühendislerini tanımlıyor ya da geniş anlamıyla kimyacıları tanımlıyor. Özellikle söyledim, çünkü bugünlerde iadeyi itibar ettiğimizi söylediğimiz, ölümünden 46 yıl sonra vatandaşlığa kabul ettiğimiz Nazım`a ait bir şiirdi. Bizim mesleği hatırlatıyor diye ilişki kurmaya çalıştım, ama umarım 100 yıllık meslek, kimya mühendisliği mesleği de bunun gibi 50 sene sonra iadeyi itibar görmek durumunda kalmaz. Herkesin şunu bilmesi gerekiyor: Özelleştirmeler, evet ya da hayır, siyaset anlamında başka bir şey, ama özellikle özelleştirilen şey, kimya mühendisliğinin, kimya biliminin kendisi. Eğer üretimde kimyacıların önünü açmayı beceremezseniz, mühendislik hizmetlerini üretim ekonomisinin önüne koymazsanız, rant ekonomisinden vazgeçmezseniz, yarın öbür gün satacak hiçbir şeyiniz kalmaz. Dediğimiz gibi, özelleştirmenin ekonomi politiğine girmeden, nereden yapıldığına baktığımızda, aslında ne demek istediğimiz ilgililer tarafından doğru anlaşılacaktır, eğer anlamak istiyorlarsa, bence görebiliyorlarsa anlatabilirler. Çimento fabrikalarından şeker fabrikalarında, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığında PETKİM`de, TÜPRAŞ`ta ERDEMİR demir çelik fabrikalarında, Seydişehir`de yani bu ülkede para eden, özelleştirme kapsamında olan her şeyde, meslektaşlarımızın öncülüğünde ürettikleri alın terleri yatmaktadır. Kimya Mühendisleri Odası, kimya mühendisleri ve bizim gibi gönüllü çalışan, toplumun çoğunun enayi dediği, ama bizim aslında bilimin ya da toplumsal gerekliliklerin ve yurt sevgisinin bir parçası, olmazsa olmazı dediğimiz çalışmalar devam ediyor. Bugün meslektaşlarımız, enerjiden sağlığa, tarımdan bitkisel yemeklik yağlara, boyadan tekstile, yüzey işlemlerden tehlikeli kimyasallara, ilaçtan tarım ilaçlarına kadar birçok alanda çalışmalarını devam ettiriyor. Odamız da bu dönem bu etkinlikleri devam ettirmeye gayret ediyor. Değerli arkadaşlar; Her sempozyum gibi, her ortaya konulan ürün gibi, Tehlikeli Kimyasalların Yönetimi Sempozyumu ve Sergisi de bir emeğin sonucudur. Bu emeği veren arkadaşlarımıza, başta Kimya Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Yönetimimize, Odamız çalışanlarına, 2 gün boyunca burada devam edecek teknik çalışmalarda değerli bilgilerini bizimle paylaşacak olan akademisyenlere ve uzmanlara, Düzenleme Kuruluna, Danışma ve Bilim Kuruluna, değerli siz katılımcılara sadece teşekkür edebiliyorum. Umarım buradaki akıl ve ortaya çıkacak sonuçlar, ülkemiz için, mesleğimiz için, meslektaşımız için iyi olacak diye düşünerek hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Mehmet Besleme Kimya Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı |