Yine ve Yeni Çernobillere hayır... Sermayenin ve kapitalizmin enerji üzerine gözünü diktiği son nokta şimdi de Nükleer Santraller midir? Senelerdir enerji krizinin kapıda dendiği ve bu krizi çözmenin tek yolunun ülkenin en önemli can damarlarından olan elektriği özelleştirmekten geçtiğini düşünen zihniyetin, "Çernobil" gibi acı bir örnek ile yaşanmış felaketlerden ve hala yankıları devam eden ülke gerçeklerinden yana kendilerine pay çıkarmamaları çok acıdır. Gün geçtikçe daha fazla enerjiye ihtiyacımızın olduğu ve bu enerjiyi sağlamak için elektrik dışı alternatiflere yönelmek zorunda bırakıldığımıza artık maalesef ki lafımız yoktur. Ancak bulunduğu coğrafi konum gereği jeotermal, hidrolik, rüzgâr, güneş, değerlendirilebilir atıklar, yakıt pillerinde kullanılan bor vb. kaynaklar farklı enerji üretme avantajlarında kullanılmadan ve alternatif sunabilecek bilim insanlarına veya girişimcilere imkan tanınmadan bir an önce nükleer santral alımını gündeme getirmekteki acelenin nedeni anlaşılmazdır!! Kafamızı önümüze koyup düşünmek en doğrusu olacaktır; Biz bu nükleer sevdasını ülke olarak zaiyatsız atlatır mıyız? Kesinlikle Santralin maliyeti konusunda ikna oluruz. Çünkü ikinci el her zaman daha ucuzdur. Nasılsa bu fiyatla bizi üç beş sene idare etmeyecek midir?! Devletin aklının ucundan geçmezken halkın aklına gelir mi, ikinci el santralin stronsiyum, sezyum ve iyodin gibi önemli radyoaktif beta yayıcılarını her gün rutin çalışma sırasında düzenli olarak reaktörün dışına attığı ve zehrini doğaya saçtığı?! Ya bu santralleri tanıyan uzmanlar rutin çalışması sırasında santralin havaya, suya, toprağa verdiği bu radyasyonu normal kabul ederse ne olacak? İşte o zaman genleri bozulmuş, kanser olmuş, şizofrenik insan sayısının artmasına alıştığımız veya bu durumu da kanıksadığımız an olacaktır!! Santral hammaddesi olan Uranyumun madenciliğinden ve yakıtının arıtılıp zenginleştirilmesinden oluşan ve Okyanusların, toprağın derinliklerine atılarak, bin yıllar boyu çocuklarımıza zehirli miras oluşturacak korkunç radyoaktif atıklarıyla ve gerçek boyutları gizlenmeye çalışılan kazalarıyla Nükleer Santral enerjisi üretimi, bilinen en kirletici, en pahalı enerji üretim biçimiyken, Nükleer Santrale evet demek, yüzlerce insanı kaybetmeyi, tarım yapılacak arazimizin yıllarca olmamasını, binlerce kanserli insan ve onlarca yıl kanser tehdidi altında yaşayacak nesiller bırakmayı göze almak demektir. Enerji holdinglerini memnun etmek uğruna Türkiye`nin geleceğine ipotek koymak demektir. Nükleer santraller ihtiyaç değil, politik ve askeri bir tercihtir. Bu nedenle İnsan hayatını hiçe sayanlara, kişisel rantlar veya dönemsel çıkarlar uğruna gelecek nesilleri tehlikeye sokanlara göz yummayacağız. Bu ülke yine Çernobili yaşamayacak ve yeni bir Çernobil olmayacaktır… KMO Ankara Şube Yönetim Kurulu a. Ceren ÖRTEN |