Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı‘nın "2006-2008 Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Politika Belgesi"nin "Politik Hedefler" kısmında yer alan AB normlarına ve hukuk sistemine uygun bir "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu" çıkartılması doğrultusunda başlattığı çalışmalar çerçevesinde Bakanlıkça hazırlanan taslak, taraflara gönderilmiş ve görüşleri istenmişti. Bu çerçevede 9 Eylül 2008 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik‘in başkanlığında yapılan toplantıya; Sağlık Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, TİSK, TOBB, Türk-İş, Hak-İş, DİSK, Kamu-Sen, Memur-Sen, TTB ve TMMOB temsilcileri katıldı. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUN TASARISI TASLAĞI ÜZERİNE TMMOB DEĞERLENDİRMESİÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Ocak 2007 tarihinde sosyal taraflara sunmuş ve tartışmaya açmış olduğu yasa tasarısı metnine iki yıldan bu yana sosyal taraflarca yapılmak istenen katkılar ve eleştiriler bilinçli olarak göz ardı edilmekte ve toplumsal ihtiyacın karşılanmasından kaçınılmaktadır. Öncelikle bu kaçınmanın amacı tarafımızca bir türlü anlaşılamamaktadır. Taslağa ilişkin bugüne kadar yapmış olduğumuz eleştirilerimiz hala geçerliliğini korumaktadır. Değerlendirmelerimizi başlıklar halinde bir kez daha belirtiyoruz: 1) İş güvenliği mühendisi ve iş yeri hekimi, işyerinde işçi sağlığı, iş güvenliği ve kaza önleme konularında asli unsurlar ise, bu kişiler taslakta yer almamaktadır. İş güvenliği mühendisi ve işyeri hekimi taslakta yalnızca tanım olarak var –bu tanımı da kabul etmek olanaksız- bunun dışında bu kişilerin hak, yetki ve sorumluklarına ilişkin bir ibare dahi bulunmamaktadır. Tasarı taslağında vurgu, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda işverenin "işyeri dışındaki uzman kişi veya kuruluşlardan hizmet satın alması" nadır. Bu uzman kişi ve kuruluşların tanımı taslakta bulunmadığı gibi, hak, yetki ve sorumlukları da doğal olarak düzenlenmemiştir. Yani iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında hizmet sunucularının işyerinde istihdamı esas alınmamış satın almaya yönlendirilmiştir. Böylece, iş güvenliği mühendis ve işçi sağlığı hekimleri başka bir işverene tabi kiralık unsurlara dönüştürülmüştür. İşyerinin asli unsuru olmaktan çıkarılmış iş güvenliği mühendisliği hizmeti başka bir işverenin sattığı hizmet şekline dönüştürülmüştür. Bu yaklaşımdan, iş güvenliği ve işçi sağlığından beklenen toplumsal ihtiyacın karşılanamayacağı çok açıktır. Bankalığın, kamusal bir hizmeti ticarileştirmeyi esas aldığı anlaşılmaktadır. 2) İş Güvenliği Mühendisinin bağımsızlığı ve iş güvencesi yasal düzeyde ele alınması gerekirken bu konularına da –amaç ticari olunca- taslakta yer verilmemiştir. İş güvenliği mühendisi, güvenlik teknolojisi hakkında mesleğini ifa ederken işveren emrine tabi olmamalı tamamen bağımsız olmalıdır. Buna bağlı olarak da iş güvencesi yasal düzeyde korunmalıdır. Basit iş akdi çerçevesinde yapılacak mesleğin icrasından, amaçlanan iş güvenliğinin sağlanamayacağı yargı kararlarıyla da hüküm altına alınmış olunmasına karşın, yargı kararları da göz ardı edilmiştir. 3) Bakanlık daha önceki itiraz ettiğimiz ve iptal edilmiş olan "İş Güvenliği İle Görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliği"ne itiraz noktalarından biri, "iş güvenliği uzmanının hizmet süresiyle ilgili 11. maddede belirlenen hizmet süreleriyle İş Kanununun amaçladığı güvenlikli iş ortamının sağlanamayacağı, Yönetmeliğin 12, 13 ve 14. maddelerinin 11. maddeyle çeliştiğini çünkü iş güvenliği uzmanının anılan maddelerde belirlenen, görev, yetki ve sorumluluklarının 11. maddede belirlenen hizmet süresinde yerine getirilmesinin olanaklı olmadığı" konusuydu. Söylediğimiz, bunun tamamen bir danışmanlık hizmeti olacağı, bu da iş müfettişlerine "kıyak" emeklilik hakkı yaratmak için yapıldığıydı. Bu Taslakta gelinen noktada endişelerimizin ve savunduklarımızın haklılığını ortaya koyan bir düzenleme yapılmış ve Bakanlık bu hizmetin danışmanlık hizmeti olduğunu itiraf etmiştir. 4) Taslakta, bilimsel bilgi ve teknik yeterlilik ölçütü düzenlemeye konu edilmemiştir. Aynı zamanda iş güvenliği mühendisi ve iş yeri hekiminin işçi temsilcileri ile işbirliği içinde olmaları gerektiği yönünde düzenlemeye de yer verilmemiştir. 5) "İşyeri Tehlike Sınıfı" başlığı altında düzenlenen 27. madde bilimsel ölçütlerden uzak ve TMMOB ve TTB`ni dışlamaya dönük bir düzenlemedir. Bu maddenin ikinci fıkrasında "İşyerlerinin iş sağlığı ve güvenliği açısından hangi tehlike sınıfına gireceği; bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen hususlar ile iş kazası ve meslek hastalığı istatistikleri göz önünde bulundurularak, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü başkanlığında oluşturulan ve üyeleri aşağıda belirtilen komisyonca belirlenir." denilmekte ve bu komisyonda görev alan TMMOB ve TTB bu düzenleme ile komisyondan çıkarılmaktadır. Şu an yürürlükte olan "İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin" İşyeri hekimlerinin hizmet süresi başlıklı 21. maddesindeki "İşyerlerinin, iş sağlığı ve güvenliği açısından hangi risk grubuna gireceği Sosyal Sigortalar Kurumu iş kazaları ve meslek hastalıkları istatistikleri de göz önünde bulundurularak; İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü başkanlığında, Sağlık Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı, İş Teftiş Kurulu Başkanlığı ile en çok üyeye sahip işçi sendikaları konfederasyonu, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, Türk Tabipleri Birliği ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinden birer temsilcinin oluşturduğu bir komisyonun görüşleri doğrultusunda her yıl Şubat ayında Bakanlıkça belirlenir." düzenlemesi bu taslakla ortadan kaldırılmak istenmektedir. Sanayide iş kazalarını önlemek, tehlikeleri belirleyip önlemler alınmasını işin doğası gereği mühendisler ve hekimler yapacaktır. Fakat Bakanlık, bunların bağlı olduğu kanunla kurulmuş odaları komisyona dahil etmemiştir. Bu yaklaşımı anlamak için Bakanlığın bilimsel bir gerekçe sunması gerekmektedir. Bakanlık bu komisyondan TMMOB ve TTB yi çıkarmakla şu an için ne amaçlamıştır bilinmemektedir. Öyle ki; geçmiş risk grupları komisyonunda TMMOB katkılarının yerinde olduğunu Bakanlık, olumlu bir şekilde, İş Güvenliği İle Görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin davasında gerekçe olarak ileri sürmüştür. 6) ÇASGEM`e 5753 sayılı Yasa ile (İstihdam Paketi) "işyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önlemek ve koruyucu hizmetleri yürütmek üzere görevlendirilecek işyeri hekimi, mühendis, teknik elemen, hemşire ve diğer sağlık personeline iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerektiğinde Bakanlık birimleri veya ilgili kurum ve kuruluşlar ile birlikte, eğitim programları hazırlamak, eğitim vermek veya eğitim hizmeti satın almak, sertifikalandırmak" biçiminde mühendisleri eğitmek, eğitim hizmeti satın almak ve sertifika vermek gibi bir yetki tanınmış olsa da bu yetkiyi ÇASGEM, TMMOB ve bağlı Odaları, üniversiteleri ortadan kaldırmadıkça kullanamayacağı açıktır. İş güvenliği mühendislerinin eğitimini, yani mesleğin icrası, bakanlığın bir müdürlüğüne teslim edilemeyeceği "Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu" ile kabul edilmiştir. Mühendis ve Mimarlığın bilimsel ölçütlerine ve güvenlik teknolojisinin gelişimine aykırı yapılan düzenlemelerin sorunları çoğaltacağı açıktır. 7) ÇASGEM`in yetkisinde yapılan değişiklik ile iş sağlığı ve iş güvenliği eğitimi de ticarileştirilmiştir. İş güvenliği mühendisliği eğitimini kendi uhdesine alan Bakanlık, aynı zamanda eğitimi ve hizmeti de özelleştirmiştir. "Eğitim hizmeti satın almak" düzenlemesi, iş güvenliği mühendislerinin eğitimi alanında bir sektörün doğacağını haber vermektedir. Piyasaya teslim edilen bir alanda kamu yararının gerçekleşmeyeceği de açıktır. 8) Taslakta, iş kazalarının yoğun yaşandığı KOBİ`lerde iş kazalarını önlemeye ilişkin bir yapılanma söz konusu değildir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği kurulu 50 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerleri için zorunlu kılınmış, bunun altında işçi çalıştıran işyerleri için bir düzenleme söz konusu değildir. Komisyon bileşenlerinin önerisi olan küçük işletmeler için ortak iş sağılığı ve güvenliği kurulları yine göz ardı edilerek isteğe bırakılmıştır. 9) Taslakta, "Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi" önerisinin yine içi doldurulmamış, bileşenlerine baktığımızda ise "Hükümet Konseyi"ne dönüştürülmüştür. Ayrıca, "Ulusal Konsey"in Yürütme Kurulunu düzenleyen maddenin (24) son fıkrasında "eylem planları, milli İSG politikası, yıllık faaliyetler ve istatistikler, parlamentodan gelen teklifler ile hükümettin genel politikaları dikkate alınarak hazırlanmalıdır" denilerek ifade edilen bu düzenleme ne hukuk tekniğine uygundur ne de iş sağlığı ve güvenliği ile amaçlanan felsefeye uygundur. Ulusal iş sağlığı ve güvenliği politikasını sosyal tarafların katılımı ile belirlenmesi amacından uzaklaşarak Konsey Eylem Planını "Hükümetin politikasına uygun olarak hazırlanmalıdır" biçiminde ifade ederek, kamunun istemi değil hükümetin isteminin öncelikli olduğunun altı çizilmiştir. Bu yaklaşım, iki yıldan bu yana çalışılan bir yasa taslağının, yürütme yönünden ne ifade etiğini açığa vurması yönünden öğreticidir. 10) Danıştay`a göre, "İdare hukuku bir statü hukuku olup, bir hukuk düzeninde idare ancak statülerle belirlenen hukuki durumlara dayanılarak kendisine tanınmış bir yetkiyi kullanabilir". Kanun taslağında, iş sağlığı ve iş güvenliği alanında görev alacak asli unsurların sorumlulukları açık ve somut olarak düzenlenmemiştir. Taslağın her maddesi yeni yönetmelikleri zorunlu kılmış ve sayısız yönetmeliklerle bu alan düzenlenmeye çalışılmıştır. Yasa`da hak, yetki ve sorumluluklar olmaksızın, Bakanlığa verilmiş sınırsız düzenleme yapma yetkisi her şeyden önce kanunilik ilkesine aykırıdır. Anayasa ve yasa yapma tekniğine aykırı olan bu taslağın yasalaşması halinde her düzenlenen yönetmelik dava konusu olacaktır. 11) Yargının geçit vermediği konularda Bakanlık, İş Yasası`nın demokratik ve katılımcı maddeleri olan iş güvenliği ve iş sağlığı konularını düzenleyen 78, 81 ve 82. maddelerinin değiştirilmesi yoluna gitmiştir. AB`ne uyum ve çağın gerisinde kaldığı iddia edilen iş mevzuatlarını çağın gereklerine uygun hale getirme, sosyal boyutu ihmal edilmemiş ve sosyal aktörlerin iş yaşamına aktif katılımı gibi gerekçelerle yürürlüğe konulan İş Yasası, İstihdam Paketi ile 4857 sayılı İş Yasası`nın çıkarılış amacını gerekçesiz bırakmıştır. Görüşe sunulan yasa taslağının içi de boşaltılmıştır. Sonuç olarak; Bugün sanayileşmeye koşut, rekabetin küreselleşmesi sonucu iş sağlığı ve güvenliğinin kalite denetiminden devlet sorumludur. Bu nedenle devlet, sosyal sorumluluk standartlarını yaşama geçirmek zorundadır. Bu standartların başında işçi sağlığı ve iş güvenliği gelmektedir. Yani, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu, toplum kadar işletmelerin geleceğini de çok yakından ilgilendirmektedir. Bu kadar önemli bir alan, ne siyasal iktidarın tek başına düzenleyeceği ne de işverenlerin inisiyatifine bırakılabilecek bir alandır. Taslakta, ne standart belirlenmiş ne de çalışma hayatına nasıl uygulanacağına ilişkin somut bir düzenleme mevcuttur. Bugüne dek Bakanlık tarafından yapılan her müdahale, taslağı içerik bakımından ileriye değil geriye götürmüştür. Mevcut haliyle bu yasa tasarısının ihtiyaca yanıt vereceği kanısında değiliz. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUN TASARISI TASLAĞI ÜZERİNE TMMOB DEĞERLENDİRMESİ nin pdf hali için tıklayınız. |