Özellikle son yirmi yıldaki AKP hükümetleri döneminde ortaya çıkan özelleştirme ve piyasalaştırma çabaları, pahalı imzalanmış doğalgaz anlaşmaları, fosil yakıtlardaki dışa bağımlılık, verimlik esasına dayanmayan enerji politikaları, yenilenebilir kaynakların yeterince değerlendirilememesi ve hepsinden önemlisi yıllardan bu yana bağımsız bir enerji politikasının oluşturulamaması sonucu sanayide çarklar durdu, halkımız ısınamıyor, elektrik kullanamıyor ve akaryakıt satın alamıyor. Son yirmi yılda "enerji ihtiyacı" söylemi ile gittikçe derinleşen bir enerji bağımlılığına sürüklenmiş durumdayız. Bu durum ülkemizi daha fazla üretim ve daha fazla tüketim sarmalına sokmuştur. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) verilerine göre 2000 yılında 80.5 Milyon Ton Eşdeğer Petrol (MTEP) olan enerji talebi 2020 yılında da ise 147.2 MTEP`e yükselmiş, ithal kaynak oranı ise bu süre içerisinde yüzde 52`den yüzde 70`e çıkmıştır. Enerjinin verimsiz kullanılması nedeniyle sürekli artan enerji talebiyle nedeniyle dışarıya bağımlı olan enerji çıkmazında ithal kaynak oranı sürekli artmaktadır. Yaşanan sıkıntıların temel nedeni enerjide yüzde seksenin üzerindeki dışa bağımlılıktır. Bu dışa bağımlılığı arttıran nedenlerse enerjinin verimsiz kullanılması, sürekli artan enerji talebi, özelleştirmeler ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yeterince yararlanılmamasıdır. Son günlerde enerji arzında yaşanan krizin bir nedeni de doğalgaz depolamasının yetersizliğidir. Bu durumun sanayide gaz ve elektrik kesintilerine neden olarak üretimi durduracağı, maliyetleri artıracağı ve zaten çekilmez olan hayat pahalılığını körükleyeceği açıktır. Doğalgazın Türkiye`nin birincil enerji arzındaki payı yüzde 27`dir. 2021`in ilk onbir ayında tüketilen elektriğin üçte biri doğalgaz yakıtlı santrallarda üretilmiştir. Ülkemiz doğalgazda yüzde 99 oranında dışa bağımlıdır. Bu nedenle termik santrallarda doğalgazdan elektrik üretilmesinin teknik olarak hiçbir haklı açıklaması yoktur. Keza aynı şekilde akaryakıttaki gerçeklik de böyledir. Özellikle ülkenin iyi yönetilememesi sonucu ortaya çıkan ekonomik krizin yarattığı döviz kurlarındaki artış neredeyse gün aşırı akaryakıt fiyatlarına zam olarak yansımaktadır. Çözüm toplu taşımanın, metronun yaygınlaştırılmasıdır. Elektrik enerjisindeki yanlış uygulamalar; kısacası özelleştirmeler ve piyasalaştırmalar ülkemizi en pahalı elektrik tüketen ülkelerden bir haline getirmiştir. YEKDEM destekleri sorunu, yenilenebilir kaynakların özellikle de güneş enerjisi yatırımlarının arzu edilir düzeyde olmayışı, verimliliğin göz ardı edilmesi, EÜAŞ`ın dağıtım firmalarına çok ucuz elektrik vermesine rağmen bu firmaların elektriğin kilowatını halka dört, beş kat fazlasıyla satması gibi sorunlar elektrik kullanımında sanayiciyi, esnafı ve halkı canından bezdirmiştir. Geldiğimiz noktada ülkemiz ciddi olarak bir enerji krizi ile karşı karşıyadır. Mevcut yaklaşım ve politikalarla bu sorunların çözülmesi mümkün değildir. Ülkemizin enerji krizinin köklü çözümü; toplumun çıkarlarını gözeten kamusal planlama ve kamu hizmetini esas alan enerjinin azami ölçüde yenilenebilir kaynaklara dayalı etkin ve verimli temini, iletimi ve dağıtımından geçmektedir. Ülkemizin enerji ihtiyacı, ulusal, toplumsal ve kamusal çıkarlar temelinde bir planlama sistematiğini ve uzun vadeli öngörülerle, düşük maliyetle üretim ve dağıtım yoluyla geniş kesimlerin sürekli ve en ucuz şekilde yararlanmasına olanak verecek bir enerji politikasını gerektirir. Bunun yolu ulusal ve kamucu bir bağımsız enerji politikasının oluşturulmasından geçer. Dr. Ali UĞURLU TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Başkanı |