Özellikle son yirmi yıldaki AKP hükümetleri döneminde ortaya çıkan özelleştirme ve piyasalaştırma çabaları, pahalı imzalanmış doğalgaz anlaşmaları, fosil yakıtlardaki dışa bağımlılık, verimlik esasına dayanmayan enerji politikaları, yenilenebilir kaynakların yeterince değerlendirilememesi ve hepsinden önemlisi yıllardan bu yana bağımsız bir enerji politikasının oluşturulamaması sonucu neredeyse gün aşırı akaryakıta, doğalgaza ve elektriğe zam gelmektedir. Bugün itibari ile önce doğalgaza ve arkasından da elektrik tarifelerine ciddi oranda bir zam yapılmıştır. Zamları gölgelemek için havaların ısındığı; doğalgaz ve elektriğin nispeten daha az kullanıldığı yazın başlangıcı bahar ayları seçilmiştir. Bu zamların sonucunda yediğimiz ekmekten içtiğimiz suya kadar her şeyin ama her şeyin zincirleme fiyatı artacaktır. Halkın ekonomik sıkıntılar altında inim inim inlediği bir zamanda yapılan zamlar insanlarımızı canından bezdirmiştir. Yaşanan sıkıntıların temel nedeni enerjide ciddi bir oranın üzerindeki dışa bağımlılıktır. Bu dışa bağımlılığı arttıran nedenlerse enerjinin verimsiz kullanılması, sürekli artan enerji talebi, özelleştirmeler ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yeterince yararlanılmamasıdır. Bu durumun sanayide üretimi durduracağı, maliyetleri artıracağı ve zaten çekilmez olan hayat pahalılığını körükleyeceği açıktır. Doğalgazın Türkiye`nin birincil enerji arzındaki payı yüzde 27`dir. 2021`in ilk on bir ayında tüketilen elektriğin üçte biri doğalgaz yakıtlı santrallarda üretilmiştir. Ülkemiz doğalgazda yüzde 99 oranında dışa bağımlıdır. Bu nedenle termik santrallarda doğalgazdan elektrik üretilmesinin teknik olarak hiçbir haklı açıklaması yoktur. Özellikle ülkenin iyi yönetilememesi sonucu ortaya çıkan ekonomik krizin yarattığı döviz kurlarındaki artış ve dünya piyasalarında doğalgazın fiyatının artması sonucu doğalgaza her ay zam yapılmaktadır. Çözüm olmasa da halkın biraz da olsa nefes almasını sağlamak için doğalgazda KDV oranın % 1`e düşürülmesi ve doğalgazdan elektrik üreten termik santrallarda üretimin durdurulup başka kaynaklardan elektrik üretilmesi seçenekleri değerlendirilmelidir. Elektrik enerjisindeki yanlış uygulamalar; kısacası özelleştirmeler ve piyasalaştırmalar ülkemizi en pahalı elektrik tüketen ülkelerden biri haline getirmiştir. Pahalı YEKDEM destekleri sorunu, yenilenebilir kaynakların özellikle de güneş enerjisi yatırımlarının arzu edilir düzeyde olmayışı, verimliliğin göz ardı edilmesi, özelleştirmeler sonucu elektrik arzında kamunun payının % 16 ‘ ya düşmesi, EÜAŞ`ın dağıtım şirketlerine çok ucuz elektrik vermesine rağmen bu firmaların elektriği halka fahiş fiyattan satması gibi sorunlar elektrikte halka zam olarak geri dönmektedir. Geldiğimiz noktada ülkemiz ciddi olarak bir enerji krizi ile karşı karşıyadır. Mevcut yaklaşım ve politikalarla bu sorunların çözülmesi mümkün değildir. Ülkemizin enerji krizinin köklü çözümü; toplumun çıkarlarını gözeten kamusal planlama ve kamu hizmetini esas alan enerjinin azami ölçüde yenilenebilir kaynaklara dayalı etkin ve verimli temini, iletimi ve dağıtımından geçmektedir. Ülkemizin enerji ihtiyacı, ulusal, toplumsal ve kamusal çıkarlar temelinde bir planlama sistematiğini ve uzun vadeli öngörülerle, düşük maliyetle üretim ve dağıtım yoluyla geniş kesimlerin sürekli ve en ucuz şekilde yararlanmasına olanak verecek bir enerji politikasını gerektirir. Bunun yolu ulusal ve kamucu bir bağımsız enerji politikasının oluşturulmasından geçer. Dr. Ali UĞURLU TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Başkanı |