Osmanlı bir millet değil, soydur. Yıkılışındaki etmenlerden biri de millet olmamasıdır. Avrupa‘da sanayi devrimiyle birlikte savaş sanayisi de gelişme göstermişti. Osmanlı bunun farkına Balkanlarda sürekli yenilgiye uğradığında anladı. Bizim tek atımlık tüfeklerimize karşılık Avrupa devletlerinin makineli tüfeği icat etmiş olduğunu fark etti. Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında ulufe olarak verilen haklar Kapitülasyona dönüşerek, Osmanlı üretimden koparak açık Pazar durumuna düştü. Süreç içinde bilim ve teknolojiden dolaysıyla üretimden koptukları için sürekli borçlanmaya başlanmıştır. Osmanlı`da 16 çeşit vergi "Mültezim" denen aracılar ile toplamaktaydı. Askeri gücünü Tımarlı Sipahiler temin ediyorlardı. Osmanlı zayıflayınca, Mültezimler topladığı vergileri Osmanlıya vermemeye ve Osmanlı`ya karşı isyanlar çıkarmaya başladılar. Osmanlı`nın İlk Borçlanma Dönemi 1854 yılında Kırım savaşında başlayan borçlanma giderek borç faizlerini bile ödemek içinde borçlanmaya başlamıştır. Osmanlı bu tarihten sonra yaptığı bütün savaşlar için dışarıdan borç almıştır. Osmanlı borçlarını ödemekte zorluk çekince Yabancı sermaye alacaklarını tahsil edebilmek için 1881 yılında Düyun-I Umumiye ilan etti. Anlamı gelir ve giderlerin yabancı sermayenin birlikte oluşturduğu sistem ile mali olarak kontrol edilmesiydi. Bu önlemler de yeterli görülmediğinden, Osmanlının en önemli tarım üretimi olan tütüne de el koydular. Üretim ve satış izni ve geliri Reji idaresine bırakıldı. Bu gelirlerden bir kısmı da Düyun-ı Umumiye`ye aktarılmaya başlandı. Osmanlı`da sermayeyi yöneten şahıslara (Galata Bankerleri) Osmanlı tarafından yabancı uyruklulara banka kurma izni verildi. İlk bankayı İngiliz ve Fransız sermayeli Bank-ı Osmani Şahane adında kuruldu. Osmanlının sermaye ortaklığı olmamasına karşın, banka Osmanlı adına kâğıt para çıkarma hakkı vardı ve her türlü vergiden muaftı. Osmanlıda Yabancı sermaye öylesine hakimdi ki, "Osmanlı Bankası" bile 1856 yılında kurulan İngiliz sermayeli (Ottoman Bank) ile 1862 yılında Fransız sermayeli mali grubu ortaklığıyla 1863 yılında "İstanbul`da Bank-ı Osmani-i Şahane" adıyla kurulmuştur. 1 Mart 1839 yılında yürürlüğe giren Osmanlı-İngiliz ticaret sözleşmesi ucuz hammadde alınmasına olanak tanıyordu. Daha sonraları batı ülkeleri ile de aynı kapsamda sözleşme imzalandı. Bu durum sonucunda Osmanlı "Açık Pazar" konumuna geldi. Böylelikle Osmanlı Sanayisi gittikçe geriledi, bitme noktasına gelindi. 1861 yılında " Maadin Nizamnamesi" hükümleri ve 1862 Paris anlaşmasının getirdiği ayrıcalıklar, Osmanlı madenlerini batı sermayesine açıyordu. Osmanlının bilim ve teknolojik gelişmelere bakışı Yavuz Sultan Selim Mısır`ı aldıktan sonra, din bilgini diye İstanbul`a getirdiği, din bezirganları, önceleri danışılan, sonra da padişahların kararlarını onama konumuna getirilmesiyle İlme, bilime ve teknolojiye karşı bir tutum gösterildi. Birkaç örnek; Fatih Sultan Mehmet‘in yanında da çalışmış olan Molla Lutfi İstanbul`da At meydanında idam edildi. Matematikçi Feyzullah; havada yükseklik ölçümünü logaritma ile hesap edebiliyordu. Piri Reis; Akdeniz`den Hint Okyanusuna kadar birçok seferlerdeki başarıların mimari başı vurularak idam edildi. Rasathanenin bombalanması; III. Murat‘ın müneccim başı olan Takiyüddin, Rasathane 1579 yılında rasatahne kurdu. Zamanın Şeyhülislamı Ahmed Şemseddin Efendi`nin padişahi ikna ederek, Kaptanı Derya tarafından bombalanarak yıktırıldı. Mithat Paşanın İdam Edilmesi Ziraat Bankasının kurucusu sayılan Mithat Paşa II. Abdülhamit tarafından idam ettirildi. Osmanlı`nın Geldiği Son Nokta Osmanlı 1877-1878 yılındaki Çarlık Rusya`ya yaptığı AYASTEFANOS antlaşması maddelerine göre yıkılmıştı. Ancak Avrupa devletleri kendilerine Osmanlı`dan bir şey kalmadığını görünce anlaşmayı kabul etmediler. Berlin Anlaşmasının yapılmasıyla Osmanlının bir süre daha devam etmesi onların çıkarları için daha uygundu. Sonuçta, Birinci dünya savaşını kaybedince "Mondros Mütarekesi" ile sadece saray ve sarayı koruyacak kadar asker bulundurabilecek olan Osmanlı, fiilen bitik duruma düşmüştür. Ancak sarayı korumak için işgalcilerle iş birliği içinde Atatürk`e karşı savaşı devam ettirdiler. Yabancı ülkeler Osmanlı`nın son varlığını bu amaçla kullanmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti‘nin Kuruluşu 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM toplandığında Ulusal Kurtuluş savaşı devam ediyordu. Aralarında Atatürk‘e muhalefet edenlerle birlikte 5 ayrı siyası parti vardı. Üstelik Ziya Hurşit gibi suikast düzenleme girişiminde bulunanlar oldu. Kolektif bilinç ve kültür ile medeniyet arasındaki ilişkiyi oluşturan kavram ve olgulardan hareketle toplumsal gelişmenin en üst seviyesi Ulus bilincini oluşturdu. Ulus ve millet olmayı sağladı. Kapitülasyonlar Sovyetler Birliği ile yapılan 28 Mart 1921 anlaşmasının 7. Maddesi gereğince kaldırıldı. 1921 yılında Düyun-ı İdaresinin yetkileri kısıtlandı ve 1925 yılında devletleşti. 24 Temmuz 1923 tarihli LOZAN antlaşması ile TÜRKİYE CUMHURİYETİ kurulması resmileşmiştir. Bu savaş kolay olmamıştı. Atatürk‘e suikastlar düzenlenmiş, iç isyanlar başlamış/başlatılmıştı. Atatürk 15 Temmuz`da maarif kongresinde; asıl savaşın cehaletle yapılacağına vurgu yapmış ve "Öğretmenler yeni nesil sizi olacaktır." demiştir. 1923 yılında I. İktisat kongresinde; "Siyası ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa, kazanılan zaferler devamlı olamaz." sözü ile geleceğe ışık tutmuştur. Cumhuriyet Döneminde Savunma Sanayii Osmanlı dönemindeki İmalat-ı Harbiye, bilim ve teknolojik yeniliklerle donatılarak savunma sanayisinin temeli olan, Askeri Fabrikaları Umum Müdürlüğüne 1921 yılında dönüştürülerek, modern Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu`nun temeli atıldı. Bu dönemde Tank üretimi gerçekleştirildi. Bu dönemde üretilen tanklar ilk olarak 1946 yılında Cumhuriyet Bayramı`nda resmi geçit törenlerine katıldı. Yine bu dönemde Uçak üretimi gerçekleştirildi. Bu uçaklardan 4 tanesi Tunus`a satılmıştır. Bir adet uçak Irak`a hediye edilmiştir. Özetle Atatürk ve Cumhuriyet Derken; Ekonomi ve siyaseten tam bağımsızlık Ülkede kayıtsız şartsız milli egemenlik Yurtta sulh cihanda sulh Eşitlik, Laiklik ve demokrasi ve hukukun üstünlüğü İnsan hakları, kadınların özgür yurttaş olmaları Bilimde, İlimde ve sanatta özgürlük, eğitimde fırsat eşitliği Bilim ve teknolojiyi halkın yararına kullanarak üretmek ve bu üretimi hakça bölüşmek Çevre sağlığına ve korumacılığına dayalı, kendini yenileyen ve sürdürülebilir bir sanayi Tarımın ve tüm sanayi kollarının katma değer üreterek köylünün ve milletin efendiliğini korumaktır. Bilimsel ve teknolojik gelişmelere dayalı kendi öz gücü ile sürekli yenileyerek Ulusal savunma sanayisini kurmaktır. Atatürk ve kurduğu Türkiye Cumhuriyetinden anlaşılan; kendi fabrikasını kendisi kuran, İlim ve bilim ışığında halkının mutluluğunu önceleyen, halkın özgür iradesiyle yöneticilerinin seçilmesini sağlayan sistemdir. Sonsuza dek yaşayacaktır. Hasan Küçük TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı |