|
Yayınlar |
|
|
|
TÜRKİYE`NİN NÜKLEER ENERJİYE İHTİYACI YOK!
Yayına Giriş Tarihi: 16.08.2012 Güncellenme Zamanı: 17.05.2013 15:52:24 Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ |
|
Bilindiği üzere Hükümet bundan önceki hükümetler zamanında da mahcup bir şekilde dillendirilen Nükleer Enerji konusunda kararlı bir tavır göstererek yatırım için gerekli anlaşmaları Ruslarla imzaladı. Yakında Mersin ilimize bağlı Akkuyu beldesinde Nükleer Santral yapımına başlanacak.
Biz 25 000 Kimya Mühendisini temsilen bu anlaşmanın çok ağır koşullarla imzalandığını ve “Türkiye’nin bu enerjiye ihtiyacı var, yoksa ülkemiz elektriksiz kalır” diye yaratılan kamuoyunun yanlış ve yapay olduğunu belirtmek istiyoruz. |
Anlaşma Koşulları Neden Ağır? - Öncelikle bu enerji, işletme riskinin yüksek olması nedeniyle güvenilir değildir. Avrupa gibi bilinçli bir toplum nükleer enerjiden çıkış için 2022-2023 yıllarını bir milat olarak belirlemiştir. Avrupa`da geçen yıl 19 nükleer santral kapatılmıştır. Dört ülke bu enerjiyi tamamen terk edeceğini deklare etmiştir. Bu gelişmelere karşılık biz yatırım kararı alıyoruz.
- Nükleer santrali inşa edecek olan Rus Rosatom firması dünyada bu alanda iş gören firmaların en zayıflarından birisi olup sorunludur. WikiLeaks belgelerinden öğrendiğimize göre firmanın ciddi anlamda finansman ve üretim alt yapısı ile ilgili sorunları vardır. Yetersiz makine altyapısı ve eğitimli - deneyimli uzman eksikliği nedeniyle Rosatom firmasının bu yatırımın altından kalkması ilgili çevrelerce kuşku ile karşılanmaktadır.
- Nükleer santral işletmesinin sürdürülebilir olması için nükleer endüstrisinin de gerekli şartları sağlaması gereklidir. Rosatom`un önemli tedarikçilerinden Siemens 2022 yılından itibaren bu sektörden çekileceğini ve santraller için yedek parça üretmeyeceğini belirtmiştir. Türkiye daha işin başında ciddi bir yedek parça sorunu ile karşı karşıya kalacaktır.
- Yapılan bir diğer yanlış da reaktör seçimi ile ilgilidir. Şöyle ki; Akkuyu santralinde dünyada hala simülasyon aşamasında ve hiçbir santralde denenmemiş olan ve Avrupa`daki kuruluşlardan lisans alamamış olan WWER – 1200 model reaktör seçimi yapılmıştır. Türkiye deneme tahtası mıdır?
- Rusya ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmaya göre santralde üretilen elektriğin kWh` i 12,35 cent+KDV üzerinden alınacak. Bu fiyat oldukça yüksek bir fiyattır. Ruslara 15 yılda yaklaşık 70 milyar dolar ödenecektir. Bu söz konusu santralin yatırım bedeli olan 22 milyar doların yaklaşık 3 katıdır. Akkuyu NGS Şirketi tarafından sunulan ÇED dosyasından anlaşılacağı üzere, enerjinin birim maliyeti kapsamı içine risk maliyetleri katılmamıştır. Bu maliyet kalemi enerjinin üretim maliyetine yansıtılmadığında gerçek anlamda projenin ne kadara mal olduğu bilinemez. Ancak maliyet olarak işletme ve kurulma aşamalarına yansıtılmayan bu risk maliyetinin, enerjinin satılması aşamasında topluma bir maliyet olarak yükleneceği de unutulmamalıdır.
- Her şeye rağmen santralin kurulduğunu ve fahiş fiyattan elektrik alınmasına rağmen günün birinde olasılık dahilinde olan bir kazanın yaşanması durumunda ülkemiz ortaya çıkacak olan ve santralin yatırım bedelinin yaklaşık on katına bedel olabilecek bir tazminat yükünü nasıl karşılayacaktır.
- Bu anlaşmanın sonucunda doğalgazın da büyük bir bölümünü ve diğer enerji kaynağı maddelerinde bir kısmını Rusya`dan temin ettiğimiz için ülkemiz Rusya`ya daha çok bağımlı hale gelmeyecek mi? Ülkenin dış politikası ve ekonomi açısından bu ne kadar doğrudur?
- 2017 yılında tam kapasiteyle üretime geçmesi düşünülen Akkuyu nükleer santrali toplam kurulu gücü 4.800 MW olacak. İkinci ve üçüncü nükleer santraller; Zonguldak ve Sinop ile birlikte 2025 yılı sonunda nükleer kurulu gücün 9.600 MW‘lık artışla toplam 14.400 MW‘a ulaştırılması hedeflenmektedir. Akkuyu Santralinin toplam maliyetinin 20 milyar dolar civarında olması ve bunun %20‘lik bölümünün Türkiye, kalan %80‘lik bölümün ise minimum 15 yıllık enerji alım garantili olarak Rusya Federasyonu`nca finanse edilmesi konusundamutabakat sağlanmıştır.
- Deprem bölgesi riski, atık depolama riski, işletme teknik personelinin
Deneyimsizliği ve yokluğu, iletim hatlarının yetersizliği, çevre etkilerinin değerlendirilmemesi ve elektrik üretim maliyetinin yüksek olması ve en önemlisi dışa temelden bağımlılığı göz önüne alınmadan ısrarcı olunmasının nedenleri yetkililerce açıklanamamaktadır. Türkiye`nin Nükleer Enerjiye İhtiyacı Yoktur! ! - 2012 yılı itibari ile Türkiye`nin elektrik enerjisi mevcut kurulu gücü 53 bin MW` tır. Yine aynı şekilde 42 bin MW`lık elektrik enerjisi yatırımının halen inşaatı devam etmektedir. EPDK verilerinden yaptığımız hesaplamalara göre de 117 bin MW`lık bir kurulu güç için lisans müracaatı vardır.
- EÜAŞ`ın hazırlayıp yayınladığı 2010 Elektrik Üretimi Sektör Raporuna göre ülkemiz 2009 yılında 193 milyar kWh, 2010 yılında ise yaklaşık 208 milyar kWh elektrik enerjisi tüketimi gerçekleştirmiştir.
- Yine EÜAŞ`ın verilerine göre 2010 yılında EÜAŞ ve bağlı ortaklıkları 95 milyar kWh ve özel sektör de 115 miyar kWh elektrik enerjisi üretmiştir. Toplamda üretilen elektrik enerjisi 210 milyar kWh` tir. Üretim yedeği olarak 38.789 Milyon kWh bulunmaktadır. 2011 yılının 11 aylık döneminde TÜKETİM 196,6 Milyar kWh olmuştur. 2010 yılı aynı dönemine göre artış % 8 olmuştur.
- ETK Bakanlığına bağlı TEİAŞ`ın hazırladığı projeksiyonlara göre ülkemizde artan talebe uygun olarak ileriki yıllarda bir enerji açığı ortaya çıkacaktır. Bu açık elbette ki yeni yatırımlarla önlenebilir. Bunun yolu ve akılcı olanı yerli kaynakların değerlendirilerek elektrik üretiminin arttırılmasıdır. Mevcut üretim ve tüketim yukarıda verilen rakamlardan da anlaşılacağı üzere başa baştır. Devam eden 42 bin MW`lık yatırım da düşünüldüğünde ortaya çıkacak olan arz talebi karşılayacaktır. Hele ki lisan aşamasındaki 117 bin MW gücündeki yatırım düşünüldüğünde " Türkiye elektriksiz kalacak" savının bir kamuoyu aldatmacası olduğu anlaşılacaktır. Akkuyu`da inşa edilecek olan ve 2017 yılına yetiştirilmesi beklenen santralin 4800 MW kurulu gücüne arz ve talep dengesi açısından bakıldığındabunun bir ihtiyaçtan çok tercihe dayandığı görülecektir. Bu tercih güvenli olmayan, dışa bağımlı ve pahalı bir tercihtir. ETK Bakanlığının böylesine yanlış bir tercihi yasallaştırması yerine daha güvenli, milli, ucuz ve yenilenebilir tercihleri desteklemesi gereklidir.
- Ülkemizdeki elektrik enerjisi politikalarına bakıldığında mevcut sistemin plansızlığı ve sürdürülemezliği görülecektir. Enerjide planlama; iklim değişikliğine uygun, yerli ve sürdürülebilir doğal kaynakların kullanılması esasına dayanmadığı müddetçe enerji her zaman bir kriz örgüsü olarak karşımızda duracaktır. Bu açık elbette ki yeni yatırımlarla önlenebilir. Ancak bu yatırımların bedeli daha fazla enerjinin ve doğal kaynağın plansızca heba edilmesine yol açacaktır. Bu hesaplamalar yapılmadığında daha belirsiz bir gelecek ile karşı karşıya kalacağımız açıktır. Enerji sorununa sadece, üretim ve tüketim dengeleriyle yaklaşıldığında mevcut durumda bir iyileştirme sağlanması mümkün görünmemektedir. İhtiyaçlar ideolojisi bu haliyle kendini dayatırsa hiçbir şekilde enerji açığı sorunu ortadan kaldırılamayacaktır.
KMO Yönetim Kurulu |
Okunma Sayısı: 597
Tüm Basın Açıklamaları »
|