Bugün, mevcut siyasi yapı artan eşitsizlik, sömürü, şiddet ve gericiliğe paralel olarak kadınların emek ve beden sömürüsünü arttırıyor. Çıkan yasalarla, görünür ve görünmez uygulamalarla yeniden düzenlenen hayat biçimi kadınları her yönden vuruyor AKP hükümetinin Anadolu topraklarını küresel sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kaynak olarak görmesi ve göstermesi, yıllarca emekçiler olarak verdiğimiz mücadelede elde ettiğimiz hakları tek tek kaybetmemize yol açıyor. Kıdem tazminatlarımız elimizden alınıyor. Sağlık ve sosyal güvenliğin piyasalaşması kadınların sağlık haklarına ulaşmasını da güçleştiriyor. Kadınları eve kapatmak için "en az 3 çocuk" isteniyor, istihdam yalanlarıyla kadınlar vasıfsız ve güvencesiz işlere yönlendiriliyor. Teğet geçtiği söylenen krizlerde, ilk işten çıkarılanlar kadınlar oluyor. Bugün kentsel dönüşüm adı altında gerçekleştirilen rantsal dönüşümlerle yaşam alanlarımız, barınma hakkımız elimizden alınıyor. "Yanlışlık oldu" denerek köylüler öldürülüyor. Halk için değil, savaş sanayi için harcamalar yapılıyor. Doğuda süren kirli savaşta kadınlar birebir şiddete maruz kalırken, diğer yandan çocukları ve yakınları dolayısıyla acıları katlanıyor. Bugün parasız eğitim isteyen öğrenciler dövülüyor, hapse atılıyor, hele ki bu öğrenci kadın ve hamileyse döverek çocuğu düşürülüyor. Bugün sendikaların kadın yöneticileri içeri alınıyor. Bugün, kapalı kamyonet arkasında taşınan kadın işçiler, sel sularında boğularak ölüyor. Bugün birileri, sırf yazdıkları yüzünden, taktıkları puşi yüzünden, katıldıkları 8 Mart`lar, mitingler yüzünden, sattıkları konser bileti yüzünden, evlerinde bulunan kitaplar yüzünden tutuklanıyor. Yargı kararları, kadına yönelik işlenmiş suçları adeta koruyor, yandaş medya olayları allayıp pullayarak kullandıkları dille adeta onaylıyor. Yandaş medyanın sulu gazetecileri kadınlarla ilgili haberleri çirkin bilinçleriyle süsleyerek milyonlara sunuyorlar. Kadınlar, işyerlerinde, sokaklarda, evlerinde fiziksel ve sözlü tacize maruz kalıyorlar. Aynı işi yapmasına rağmen kadınlar, erkek meslektaşlarından daha düşük maaşlarla çalışıyorlar. Bir işyerine kreş açılması için gerekli asgari sayı kadın çalışan üzerinden hesaplandığından, çocuklu kadının çalışması güçleştiriliyor. Kadınların eşitsizliği aynı zamanda bir demokrasi sorunudur. Anayasada kadın-erkek eşitliği, sosyal-ekonomik-kültürel haklardan tam ve eşit yararlanma, çalışma hakkının güvence altına alınması, özlük hakları, barışın ve demokrasinin sağlanması, anadilde hizmet alma gibi talepler karşılanmamaktadır. Bunlara ek olarak eğitimde yapılması düşünülen 4+4+4 düzenlemesi ile kız çocuklarının okuması güçleştirilmektedir. Kadın eşittir aile algısının derinleşmesi kapitalist çarkların daha hızlı döndürülmesi, yaratılan tüketim toplumunun işlerliğinin korunması bakımından önemlidir. Bu nedenle kadın üzerindeki baskı, şiddet ve kadını gözetim altında yaşamaya mahkum etmek, sistemin ayakta kalabilmesi için çok önemlidir. Bir yandan tüketim çarkının hızla dönmesi sağlanırken, bir yandan da insanlığın yarısı pasifize edilerek sistemin işlerliği sağlanmaktadır. Yapmamız gereken; düzenin iş birlikçisi olmayı reddetmek, sistemin devamını sağlamak adına dayatılan edimlere ve zihniyete karşı koymaktır. Düzen ürettiği ataerkil sistemle görünmez kılmaya çalışsa da unutmayalım ki insanlığı organize eden, doğuran ve yürüten kadınlardır. Bu güçle sistemi yeniden üreten ve devamlılığını sağlayan değil, insanı daha insanlaştıran, dünyayı daha yaşanabilir ve özgür kılacak demoktratik bir sistemi üretmek tarihsel sorumluluğumuzdur. Kadınlar, bugün HES`lere karşı; köylerde, Kadınlar bugün rantsal dönüşüme karşı; mahallelerde, Kadınlar bugün Hey Tekstil`de, Kadınlar bugün Savranoğlu Deri`de, Kadınlar bugün Billur Tuz`da, Kadınlar bugün füze kalkanına karşı Malatya`da, Kadınlar bugün savaşa, haksız tutuklamalara, kadın cinayetlerine, yargı kararlarına, tacize, tecavüze, işyerlerindeki emek sömürüsüne ek olarak bir de evde görünmeyen emeklerinin sömürüsüne karşı alanlarda. Kurtulmuş kadın yoktur, bizler bir arada, dayanışma ile kadınların gittikçe büyüyen örgütlü mücadelesiyle kavgamızı verdikçe bireysel değil hep beraber kurtulabileceğimizin farkındayız. Bugün kadınlar odalarda, sendikalarda, üniversitelerde, sivil toplum kuruluşlarında örgütleniyor. Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz kadın mimar mühendis şehir plancılarını da saygıyla anıyoruz: OSTİM`deki iş cinayetine kurban verdiğimiz makine mühendisi Dilek Gürer, sevgilileri tarafından öldürülen peyzaj mimarı Hülya Yolcubal ve ziraat mühendisi Selda Akgüneş. Öldürülen her kadın için içimizde duyduğumuz öfke ve üzüntü aynı. Bu isimlerin bir kez daha anılması "kurtulmuş kadın yoktur" şiarının somutluğunu göstermek içindir. Kadınlar "Artık Ölmek İstemiyorlar". Kadınlar ölüme, tacize, tecavüze ve istismarın açık hale getirildiği toplumumuzda hükümetin ikiyüzlü politikalarının faturasını ödemek istemiyor. Daha iyi bir dünya için kadınların örgütlü özgürlük mücadelesi kilit rol oynuyor. Güvencesiz ve esnek çalışmaya, kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine, baskı ve tutuklamalara karşı her 8 Mart`ta olduğu gibi kadınlar güçlü seslerini, büyüyen mücadelelerini 8 Mart`ın tatil olması talepleriyle de alanlara taşıyorlar. Kadınlar susmuyorlar, susmayacaklar! Yaşasın Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Yaşasın 8 Mart TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Kadın Yöneticiler |
Tweet
