5 Haziran Dünya Çevre Günü; 5 Haziran 1972 yılında Stockholm‘de toplanan "Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansı"nın yıldönümü olan tarihtir. Bu konferansta BM "temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın temel bir insan hakkı olduğunu karar altına almıştır. 1970‘li yılların ikinci yarısından itibaren, bu konferansta alınan kararların bir anlamda çevre koruma alanında milat olması gerçeğinden hareketle, konferansın toplandığı tarih, DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ ilan edilmiştir. Böylece çevrecilik olgusu ete kemiğe bürünmüş olarak ortaya çıkmış olmasına rağmen rantçı sistem başarılı bir şekilde çevreciliği başka bir alana kaydırmayı başarmıştır. Örneğin: 3. Boğaz köprüsüyle İstanbul`un yeşil örtüsünde binlerce ağaç risk altındayken, Dicle havzası Hasankeyf uygarlığıyla birlikte yok edilirken bir çevreci olarak ağaç sevmemizin yanı sıra antik uygarlıkları da korumamız gerektiğinin farkında mıyız? Marmara Denizi büyüklüğünde sulak alanlar rant operasyonlarıyla yok edilirken veya uluslararası sözleşmelere imza atılarak koruma altına alınacağı devletçe üstlenilen Uluabat gibi göllerimiz aleni bir şekilde korunmayarak içindeki tüm canlılarıyla ölüme terk edilirken gereksiz akan musluklarını kapatılması gibi küçük eylemlerden büyük farklar beklenmesi bizleri alan dışına çıkarmış sistem tuzağı olmuyor mu? Hidroelektrik santraller, nükleer enerji santralleri suyu, havayı, ormanları, endemik florayı ve tüm canlıları adım adım yok ederken çevreciliğin ana mesajları içerisinde yer alan "doğayı sev" söylemine uygun bir anlam ancak doğanın yok oluşuna neden olan gerçekliğin peşine düşerek, rantçı sistemin çevrecilik konusundaki çarpıtmasını ve perdelemesini delecek bir hedefe yönelmekle, ülkemizin doğasının uygarlıklarıyla birlikte Allioni`de, İkizdere`de, Kazdağların`da sistemin yasa ve kültür tanımayan güçlerince yağmalanıp yok edilmesine karşı duruş göstererek sağlanabilir. Tüm bunlara karşın Çevre ve Orman Bakanlığı ne yapıyor? Bir yandan madencilik lobisi başta olmak üzere büyük sermaye kesiminin beklentileri doğrultusunda düzenlemeler yapıp, onlara her türlü serbestliği getirirken diğer yandan, çevrenin korunmasını ivedi mevzuat düzenlemesi ile "Çevre Görevlisi" diye bir personele havale ediyor. Bakanlık, bu uygulaması ile mühendislik formasyonlarını ve mühendisleri yok sayarak, bir haftalık eğitimden geçirilmiş personelle bu işi piyasanın insafına terk ediyor. Mühendislik diploması ile çalışma hakkına sahip olan mühendisleri ise, yetkisi olmamasına rağmen sınava tabi tutmaya kalkıyor ve bu uygulamasında ısrar ediyor. Bunlardan ötürüdür ki, biz Kimya Mühendisleri 5 Haziran Dünya Çevre gününü bir sistem tuzağı olarak görüyoruz ve bu günün gönül rahatlığıyla kutlanacak bir gün olmadığını düşünüyoruz. Saygılarımızla, TMMOB KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI YÖNETİM KURULU |